Sosyal Demokrasi Derneği, (SDD) Friedrich Ebert Stiftung (FES) Türkiye Temsilciliği’nin katkılarıyla Ankara Anemon Otel’de “Ekonomi Çalıştayı” düzenledi.
“Türkiye’de Ekonominin Durumu – Krizden Buhrana” başlıklı çalıştayı, aralarında ekonomistler, milletvekilleri, gazetecilerin de olduğu çok sayıda katılımcı izledi.
FAİK ÖZTRAK: Ekonomik krize devlette yönetim krizi eklendi
Dünyada ve Türkiye’deki ekonomik kriz ve çözüm önerilerinin masaya yatırıldığı çalıştayın ikinci oturumunda ise CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Prof. Dr. Kamil Yılmaz ile Gazeteci Erdal Sağlam konuşmacı olarak yer aldı.
İkinci oturumun moderatörlüğünü de yapan Faik Öztrak, Türkiye’de 10 yıldır ekonominin patinaj yaptığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bu iktidar millete belli hedefleri taahhüt etti; ‘milli geliri 2 trilyon dolar yapacağım’ dedi. Şimdi 925 milyar dolarda kalacak. Sapma yüzde 53. Kişi başına gelir 25 bin dolardı, ‘10 bin dolarda kalacak’ diyorlar. Sapma yüzde 57. İhracat 500 milyar dolar olacaktı, şimdi diyorlar ki ‘ancak 242 milyar dolar olacak’. Sapma yüzde 51. ‘İşsizliği yüzde 5’e düşüreceğiz’ diyorlardı, şimdi ‘11,4 olacak’ diyorlar. Sapma yüzde 128. Bu rakamlar iyi idare edilmediğini ortaya koyuyor. Üç büyük krizi aynı anda yaşadık; iki tanesi bizden, biri dışarıdan geldi, şimdi dördüncüsü de dışarıdan geliyor.
Türkiye sıcak parayla ekonomiyi şişirme modelini benimsedi. Dünya konjonktürü elverişliydi, dışarıdan sıcak para geldi. 2007’den sonra bize benzeyen ekonomilerden ayrışmışız, 2013’ten sonra bize benzeyen ekonomilerden hızla uzaklaşmışız.
Ekonomik krize devlette yönetim krizi eklendi. 2020’de küresel salgın geldi. Salgını çok kötü yönettiler. Ekonomi kısmında bütün dünya kendi yurttaşına bütçeden destek verdi, bizdeki hükümet milleti borca batırdı. Bu dönemin sonunda ekonomi ve devlet yönetimindeki krizle, buhran oldu. Bu buhran sonucunda ekonomimiz dışarından gelecek ters dalgalara karşı savunmasız kalmış oldu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte de Türk ekonomisi bir kez daha kendine benzeyen ekonomilerden ciddi şekilde ayrıştı.
“Bu iş nur topu gibi bizden, dışarıdan değil”
En son Merkez Bankası başkanı değişikliğinden sonra ‘Faiz sebep enflasyon sonuç’ lafı birden yeniden çıkıverdi. Politika faizi düşürüldü, ülkenin risk primi yukarı doğru fırlayıverdi. Paramız pul oldu. Para politikası son derece kötü yönetilmeye başlandı. Türk lirası geçen yıl ağustos ayından bu yana yüzde 41,5 değer kaybetti. Bulgar levasına karşı ne kadar değer kaybetti, yüzde 62,5. İran riyaline karşı yüzde 53,5 değer kaybetti. Bu iş şunu gösteriyor; nur topu gibi bu iş bizden, dışarıdan falan değil.
Gıda enflasyonunda OECD birincisiyiz, enerji enflasyonunda da OECD birincisiyiz. Şu anda hem TÜFE bazlı endekse hem ÜFE bazlı endekse baktığımızda kazanılan rekabet gücünü yitiriyoruz. 2022’de dış ticaret açığı 58 milyar dolara kadar çıktı.
Kamu özel iş birliği projelerine verilen garantiler 153 milyar dolar. Kucağımızda 153 milyar dolarlık vergi borcu var. Kimin üzerine, bizim çoluğumuzun, çocuğumuzun üzerine.
Bakan Nebati’nin sözlerine yanıt: “Bunun çok daha dibi var”
‘Türk lirası en düşük değerine gelmiştir’, nereden en düşük değerine gelmiştir? FED Başkanı Jerome Powell açıklama yapıyor, 25 puanlık faiz artışlarını daha da attırabilirim diyor. Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş her geçen gün tırmanıyor, dünyaya sirayet edecekmiş gibi bir izlenim var. Bütün bunlara rağmen Hazine ve Maliye Bakanı ‘Bu iş dibe vurdu, bundan sonra iyileşecek’ diyor. Bunun çok daha dibi var burada söylemiş olayım.
22 Şubat’ta savaş çıkmış. Bize benzeyen ülkelerin kredi risk primlerini sıralamışlar, Rusya’dan sonra biz ikinciyiz. Döviz kurlarına bakmışlar, savaşta olan Rusya’dan sonra ikinci ülke biziz. Devlet faizlerine bakmışlar, bu ülkeler arasında devlet tahvil faizleri en fazla artan ülke biziz, Rusya bizden sonra. Dış borçlanma maliyetlerimiz rekor kırdı. Faiz ile kur arasındaki ilişkiyi kopardık. Türkiye 5 yıllık vadede yüzde 8,6 faiz ile borçlandı. 2 milyar dolar için 5 yılda bir milyar dolar faiz ödeyeceğiz. ABD’nin ödediği faizin dört, İngiltere’nin ödediği faizin yedi katı.”
“Avrupa Birliği’nin bölgedeki en büyük üssü olabiliriz”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztrak, Türkiye’nin bu kötü tablodan çıkabileceğini ifade ederek, “Avrupa üretim tesislerini Balkanlar ve Türkiye’ye çekebilecek. İş birliklerinin aynı değerlere sahip ülkeler arasında yapılması öngörülüyor. Bu doğu bloku. Batı blokunda insan haklarına ve özgürlüklere saygılı ülkelerin bir araya getirdiği bloklardan bahsediliyor. Türkiye’nin bunu yapması lazım ama bu işleri yapabilecek bir hükümet yok. Biz eğer gelişmeleri doğru okursak orta gelir tuzağından çıkarız. Avrupa Birliği’nin de bölgedeki en büyük üssü oluruz” diye konuştu.
ERDAL SAĞLAM: KKM’nin bütçeden ödenmesi demek bizim cebimiz demek
Gazeteci Erdal Sağlam ise kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasını eleştirerek, “Burada birçok soru var. KKM eğer görece bir stabilite sağladıysa en büyük nedeni yabancı sermayenin hiç olmayışı Türkiye’de. Öyle bir şey olsaydı Türkiye’de kurları tutmak KKM’ye rağmen olmazdı” dedi. Sağlam, dalgalı kur sisteminin şu anda “sözde geçerli” olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Son dönemde hızlanan gelir transferi bunun en büyük amaçlarından biriydi. Bütün bunlar bilinçli mi, bilinçsiz mi emin değilim ama gelinen noktada gerçekten pandemi dönemiyle hızlanan ve artmaya devam eden vergi gelirlerinden bazı kesimlere hızlı bir transfer…
Bunun sonuna gelindiğini düşünüyorum çünkü yoksullaşma hızlı arttı. Yarattıkları enflasyon, siyasi olarak üretilen bir enflasyondu. Bu noktaya gelindi. Artık tıkanma noktasına gelmiş bulunuyor. KKM bunun en büyük örneklerinden biri. KKM ile bütçeden şirketlere kaynak aktarıyorsunuz. Şu anda 14,5 milyar lira sadece bütçeden KKM için ödenecek tutar. Bütçeden ödenmesi demek bizim cebimizden gidiyor demek. Burada ne oldu? 11,5 ile 13 lira arasındaydı dolar kuru. O arada KKM’ye geçenler şu anda çok yüklü miktarlarda kur farkı aldılar. Daha sonrasında kur daha yüksekti o dönemden yapanlara Nisan’da 8 milyar lira ödenecek. Özellikle büyük tasarruf sahipleri buradan faydalanıyor.
Şirketlere buradan destek sağlanıyor, artı olarak vergi istisnası tanıyorlar. Oradan da bir gelir kaybı söz konusu. Bir yandan da kuru tutmak için Türkiye’nin pahalı biçimde aldığı rezervleri müdahale için kamu bankaları aracılıyla harcıyorlar. Bunun sınıfsal hale geldiğini söylemek mümkün. Yabancılara da KKM hakkı tanıdılar. ‘Rus oligarkları para getirecek’ diyorlar ya belki onun için. Bütçeden biz yabancıları da finanse edeceğiz.”
“KKM’yi 128 milyar dolarlık rezerv gibi bir kampanyaya çevirmek gerekiyor”
Sağlam, muhalefet partilerine de seslenirken, “Peki muhalefet ne yapıyor? KKM’yi doğru dürüst anlatamıyor muhalefet. KKM’yi 128 milyar dolarlık rezerv gibi kampanyaya çevirmek gerekiyor. Bu gidenlerin bizim cebimizden alındığını, basit örneklerle anlatmak gerekiyor. Neoliberal politikalar filan değil, bu vahşi kapitalizmdir, bunun adını koyalım” diye konuştu.
PROF. DR. KAMİL YILMAZ: Sıkı para politikasına gitmek durumundayız
Prof. Dr. Kamil Yılmaz da konuşmasında, Türkiye’de reel ücretlerin her zaman aşağı doğru esnek olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’de çalışma yasaları, sendikaları hep güçsüz kılmıştır. Türkiye’de bugüne kadar genel grev duymamışızdır, yaşayamayız. Ama genel grev toplumun, ülkeye yönetimine karşı tam bir protestosudur aslında. O protestoyu yayan bir ülkede hükümet gider, başarısızdır, gider. Yerine başka bir hükümet gelir. Bizde bu yetkiler olmadığı için bir ölçüde parlamenter rejimden doğrudan başkanlık rejimine gittik. Şu anda parlamenter rejime dönmeye çalışıyoruz” dedi.
Yılmaz, Türkiye’de enflasyonun düşeceğini ancak bunun maliyetinin olacağını vurgulayarak, “Yine faizler artmak zorunda kalacak. Sıkı para politikasına gitmek durumundayız. Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal devlet olduğunu kabul etmek zorunda” diye konuştu.