Son günlerde Türkiye’de sosyal demokrasi üzerine çeşitli tartışmalar yaşanıyor. Bu tartışmalarda bir kısım yazarların, sosyal demokrasinin temsilinin ne olduğuna ilişkin kavram kargaşasına düştüklerini, CHP’nin de bu bağlamda nerede durduğunun sorgulandığını görmekteyiz.
Biz Sosyal Demokrasi Derneği olarak, bir düşünce kuruluşu olarak sosyal demokrasiyi;
- Siyasal ve sosyal haklarda eşitliğe dayalı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gözetildiği, demokratik bir toplumda yaşama hakkını savunan
- Aklın ve bilimin öncülüğünde demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesini isteyen
- İnsan haklarını ve onurunu her şeyin üstünde tutan ve dayanışma ruhunu güçlendirmeyi amaçlayan
- Ekolojik amaçlara önem veren ve çevre dostu politikaları destekleyen bir düşünce olarak görüyor ve kabul ediyoruz.
Avrupa’da sosyal demokrasi, 1950’li yıllardan itibaren sınıfsız toplum yerine sınıflar arası farklılıkları asgari düzeye çekmek, üretim araçlarının özel mülkiyetine son vermek yerine özel sektöre alternatif güçlü bir kamu sektörü oluşturmak ve karma ekonomik modeli uygulama hedeflerini benimsemiştir. CHP de aynı yıllarda bu ilkelerle kesişme sürecine girmiştir.
CHP, 1959’da İsmet İnönü’nün genel başkanlığında kurultayda kabul edilen “ilk hedefler beyannamesi” ile
- Temel hak ve özgürlüklerin
- Düşünce ifade ve basın özgürlüğünün
- Sosyal, sendikal ve ekonomik hakların güvence altına alınması doğrultusunda önemli adımlar atmıştır.
CHP 1965 yılında ortanın solunda durduğunu açıklamıştır. 1976 kurultayında ise Bülent Ecevit’in genel başkanlığında, bir yandan temel ilkeler olarak ”altı ok” korunmuş, diğer taraftan “demokratik sol” kavramı parti programının ilkelerinden biri haline gelmiştir. CHP’nin altı okunda yer alan ilkelerin de bugün anlaşılacağı üzere sosyal demokrat ideolojiyle hiçbir çelişkisi yoktur. CHP’nin yine 1976 yılında Sosyalist Enternasyonal’e üye olduğunu anımsamakta da fayda vardır.
Bugün sosyal demokrasinin ve demokratik solculuğun, Atatürkçülük ve altı ok ile bağdaşmadığını savunan çevreler, CHP’nin tarihsel birikimine ve kurumsal kimliğine haksızlık etmektedir.
Bu bağlamda CHP’nin, yukarıda sıraladığımız ilkeleri benimseyen bir sosyal demokrat parti olduğuna inanıyoruz. “CHP sosyal demokrat bir parti midir, değil midir” gibi bir tartışmayı özellikle, ülke için hayati önem taşıyan bir genel seçim öncesinde doğru bulmuyoruz.
Öte yandan Sosyal Demokrasi Derneği olarak, önümüzdeki süreçte değişen dünya ve Türkiye koşullarını dikkate alarak “21. Yüzyılda Sosyal Demokrasi’nin Türkiye Programı”nı hazırlayarak kamuoyunun bilgilerine sunmak istiyoruz. Bu programın ana başlıkları;
- Ekonomiyi en iyi sosyal demokratlar yönetir
- Sosyal adaleti ve refahı en iyi sosyal demokratlar sağlar
- İşleyen bir demokrasiyi en iyi sosyal demokratlar gerçekleştirir
- Ulusal çıkarları en iyi sosyal demokratlar korur, olacaktır.
Sosyal demokrasi, tarihinde belli noktalarda olduğu gibi, bugün de yenileşmenin zorluklarını yaşıyor. Burada önemli nokta, yeni neoliberal rüzgârlara kapılmadan, solun özünü ve ilkelerini koruyarak, Pandemi, Rusya – Ukrayna savaşı gibi tüm dünyayı doğrudan etkileyen gelişmeleri doğru değerlendirerek yeni sorunlara yeni çözümler ve yeni kurumlar üretebilmektir.
Zengin bir program ve tartışma kültürüne sahip olan sosyal demokrasi bunu başaracak güçtedir çünkü başta emekçiler olmak üzere geniş toplum kesimleri, dün olduğu gibi bugün de özgürlük, eşitlik, dayanışma, adalet, demokrasi ve barışın hâkim olduğu bir toplum ve dünya istiyor. İşte tüm bu nedenlerle 2023 seçimlerinde sosyal demokratların iktidara gelme şansı çok yüksektir.